Bir fırça ucuyla suya bırakılan renk, sadece iz değil; niyet taşır.
Ebru, yüzyıllardır Anadolu’nun suyla kurduğu en şiirsel bağlardan biridir. Ne fırça zorlar, ne renk acele eder. Her desen, bir sabrın, bir nefesin, bir sessizliğin ürünüdür. Perveran için ebru, sadece bir süsleme değil; zamanı yavaşlatan bir estetik anlayışı, huzurlu yaşamın görünmez çizgisidir.
Ebru, kelime kökeniyle “bulut” anlamına gelir. Ama suya düşen her renk, buluttan çok daha fazlasıdır:
Ebru, tekrar edilemeyen bir zarafet biçimidir.
Ebru yapmak bir sanat değil, bir meditasyondur. Zihni boşaltır, dikkati toplar, anda tutar.
Perveran’ın felsefesi de budur: zorlamayan, sadeleşen, zamanla uyumlu tasarım.
Perveran, ebrunun bu ruhunu objelere taşır:
Her ürün, bir ebru gibi: tekrar edilemeyen ama hissedilebilen.
Anadolu’da su; temizlik, arınma ve doğurganlık simgesidir. Ebru sanatı bu kültürel kodların bir ifadesidir. Bir yudum çayın, bir çömleğin yüzeyinin, bir iğne oyasının ardında aynı dinginlik, aynı ritim vardır.
Perveran için bu sadece estetik değil; kültürel bir köprüdür.
Ebru bize öğretir: Her şey kontrolle değil, uyumla güzelleşir. Her iz, kalmak için değil; akıp gitmeyi kabul ettiği için özeldir.
Perveran ürünleri de tıpkı ebru gibi: Gürültüden uzak, gösteriden öte, sessiz ama derin. Çünkü biz biliriz: Zarafet, suyla başlar. Sükûnet, renklerle anlatılır.