Bir ağacın gövdesine denizin ışıltısı yerleşirse… orada sedefçilik başlar.
Sedef, doğanın iki zıt unsurunu buluşturur: ağaç ve deniz. Sedefçilik ise bu iki malzeme üzerinden, insanın sabrı ve estetik duygusuyla harmanladığı kadim bir zanaattır. Perveran için sedef işi sadece bir süsleme değil, ışıltılı bir hafızadır — zamanın ve emeğin sabırla işlendiği bir anlatıdır.
Sedef, istiridye ve benzeri kabuklu deniz canlılarının kabuklarının iç yüzeyinden elde edilen, inci parlaklığında bir maddedir. Bu maddeler;
Ortaya çıkan şey, yalnızca bir obje değil; ışıkla konuşan bir yüzeydir.
Bugün bu gelenek, usta-çırak ilişkisiyle yaşatılmakta; az sayıda atölyede, titizlikle sürdürülmektedir.
Sedef işi bir zanaat olmanın ötesinde:
Sedef motiflerinde simetri, geometri ve doğal akış iç içe geçer. Bu yüzden her sedefli obje, hem doğaya hem insana ait bir imza taşır.
Perveran, sedefçiliğin taşıdığı bu kültürel derinliği:
Her bir detay, bir zamanın, bir elin ve bir ışığın hikâyesidir.
Sedefçilik, doğayla uyumlu yaşamın ve estetik emeğin sembolüdür. Işık gibi yumuşak, sabır gibi derin, gelenek gibi kalıcıdır. Perveran olarak biz, bu zarafeti sadece nesnelerde değil; bir yaşam biçimi olarak yorumluyoruz.
Çünkü biz inanıyoruz: Zanaat, malzemenin ruhunu anlamaktır. Sedef ise ışığın içine işleyen sessizliktir.