Şikemperver: Yemeği seven değil, yemekte hayatı arayan kişidir.
Anadolu’da yemek yemek sadece bir ihtiyaç değil, bir zevk, bir ritüel, bir hafıza meselesidir. “Şikemperver” kelimesi, yemeğe düşkünlüğü değil; yemeği anlamaya, ona saygı duymaya, onunla yaşam kurmaya duyulan ilgiyi tanımlar. Ve Perveran için de yemek, sadece bir tabakta değil; bir sofra düzeninde, bir peçetede, bir tabakta başlayan bir estetik ve duygu alanıdır.
“Şikemperver” kelimesi, Osmanlı Türkçesi'nden gelir:
Yani "şikemperver", sadece yemek yiyen değil; yemeği bilen, düşünen, değer veren kişi demektir. Bu tanım, Perveran’ın sofraya ve yemeğe yaklaşımını da özetler: Tüketmek değil, anlamak. Hazır olmak değil, özen göstermek. Görmek değil, hissetmek.
Anadolu’da şikemperverlik:
Ve bu sofrada, yemek kadar masa örtüsü, tabak, peçete ve servis biçimi de şikemperverliğin ifadesidir.
Perveran koleksiyonları, şikemperver bir yaklaşımla tasarlanır:
Bizim sofralarımızda ne yediğin kadar, nasıl yediğin de önemlidir.
Bugünün hızlı dünyasında yemek, bir zorunluluk haline geldi. Oysa şikemperverlik:
Perveran sofraları, bu duruşu estetik objelerle destekler. Çünkü bir yemeği anlamak, onu güzel bir tabakta, özenli bir örtüde, sessiz bir sohbet eşliğinde sunmakla başlar.
Şikemperverlik, yalnızca yemeği sevmek değil; onunla yaşam kurmayı bilmektir. Perveran olarak biz, bu derin sofralık anlayışı ürünlerimizle yeniden kuruyoruz. Çünkü inanıyoruz: Sofranın biçimi, yemeğin değerini belirler. Obje, hikâyeyi tamamlar. Şikemperver olan bilir ki: Her tabak, bir anlatıdır.