Fırın sadece pişirmez; kokuyla, sabırla, hikâyeyle yoğurur zamanı.
Anadolu’nun taş fırınları, sadece ekmek kokusunun yükseldiği yerler değildir. Orası bir mahallenin buluşma noktasıdır, bir kadının emeğinin görünür olduğu yerdir, bir çocuğun sabah neşesidir, yaşlının duasıdır.
Taş fırın, Anadolu’da hem maddi hem manevi bir merkezdir. Ve Perveran için bu taş fırınlar, bugünkü üretim anlayışımızın en ilham verici simgelerinden biridir.
Anadolu köylerinde taş fırınlar:
Taşın içine sinmiş is kokusu, yanındaki çocuk kahkahası, tepsideki çörek — hepsi yaşayan bir bellektir.
Taş fırınlarda pişenler, hem çok tanıdık hem çok özel:
Ama asıl olan lezzet değil, bağdır. Bu yiyecekler bir araya gelmenin, paylaşmanın, beklemenin ve kokunun etrafında dönen bir yaşamın parçasıdır.
Perveran’ın estetik ve üretim yaklaşımı taş fırınlardan şu üç şeyi taşır:
Bundan dolayı Perveran ürünleri bir “koleksiyon” değil; günlük hayatın sessiz kahramanları gibi düşünülür — tıpkı bir somun köy ekmeği gibi.
Taş fırınların önünde genellikle kadınlar vardır.
Bu alanlar, kadınların görünür olduğu, konuşabildiği, üretebildiği mekânlardır. Ve bugün Perveran’ın kadın kooperatifleriyle yürüttüğü üretimin ruhu da bu taş fırınların etrafındaki o sessiz ama derin güçle yoğrulmuştur.
Anadolu’da taş fırınlar hâlâ yanıyor. Kimi zaman sadece ısınmak için, kimi zaman yeni doğmuş bebeğe ekmek basmak için… Ama her zaman birlikte olmak için.
Perveran da her üretiminde o taş fırının sıcaklığını taşır: Zanaatla, sabırla, hikâyeyle…